Din Sosyolojisi

Prens Sabahaddin (1878-1948)

PAYLAŞ

Prens Sabahaddin (1878-1948)

Prens Sabahaddin Osmanlı Devleti’nin son devrinde gelmiş siyaset ve fikir adamıdır. Babası Damat Mahmud Celâleddin Paşa, annesi Sultan Abdülmecid’in kızı, II. Abdulhamid’in kız kardeşi Seniha sultandır. Annesinden dolayı yerli kaynaklarda “Sultanzade” denilmekte, Batı kaynaklarında ise “Prens” olarak anılmaktadır. Küçük yaşlardan itibaren Arapça, Farsça, Fransızca, fen bilgisi, resim ve piyano dersleri almış ve çok yönlü gelişmiştir. Küçük yaştan itibaren evlerine gelen devrin önde gelen edebiyatçı ve fikir adamlarıyla tanışmış, onların bilgi, kültür ve tecrübelerinden yararlanmıştır. Daha gençlik yıllarında, birazda aile üzerindeki baskı dolayısıyla, Osmanlı Devleti’nin içine düştüğü felâketlere ancak yurtdışında yürütülecek bir mücadeleyle çare bulunabileceği düşüncesini benimsedi. Ailevî bir mesele yüzünden babasının padişahla arasının açılması üzerine babası ve kardeşi Lutfullah ile birlikte Paris’e kaçtı. Orada II. Abdulhamid idaresine karşı mücadele eden Jön Türklere katıldı. Bu arada Le Play sosyoloji ekolü temsilcilerinden Edmond Demolins’in kurduğu La Science Sociale cemiyetinin faaliyetlerine katıldı. İlerleyen süreçte Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti’ni oluşturdu. Prens Sabahaddin, bu sırada yayımladığı yazılarında daha ziyade Edmond Demolins’in etkisi altında geliştirdiği liberal ve adem-i merkeziyetçi görüşleri savunuyordu. II. Meşrutiyet’in ilânı üzerine İstanbul’a döndü. Görüşlerini Ahrar Fırkası benimsemişti, İttihat ve Terakki’ye karşı açık bir muhalefet yürütmüştür.

I.Dünya Savaşı’nın ve İttihat ve Terakki yönetiminin sona ermesi üzerine Anadolu’da başlayan Milli Mücadele hareketini destekler bir tavır sergilemesine rağmen Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından Osmanlı Hanedanı mensuplarını sınır dışı eden kanunun yürürlüğe girmesiyle bir daha geri dönmemek üzere yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Bundan sonra da Avrupa gazetelerinde Türkiye’nin siyasi ve iktisadi meseleleri hakkında çeşitli yazılar yayımladı. Hayatının son yılları İsviçre’de yoksulluk içinde geçti. 30 Haziran 1948’de İsviçre’de vefat etti; bir süre sonra naaşı İstanbul’a getirilerek Eyüp Sultan’daki aile mezarlığına defnedildi.

Prens Sabahaddin liberalizmi savunan bir fikir adamı, Ziya Gökalp tarafından benimsenen Durkheim’in toplumculuğuna karşı daha çok Le Play ekolünün ve özellikle bu ekolden Edmond Demolins’in savunduğu ferdiyetçi anlayışı Türkiye’de geliştirmeye çalışan bir sosyolog olarak tanınmaktadır. Prens Sabahaddin’in sosyoloji anlayışında, Le Play’ın öncülük ettiği “toplumsal bilim” akımının etkisi vardır. Bu ekol, “deneysel sosyoloji” anlayışına sahiptir. Ona göre millet ve devlet esas itibariyle fertler üzerine kuruludur; millet denilen varlığı meydana getiren ve ona güç kazandıran asıl unsur kişiler olduğuna göre toplumun gelişmesi için öncelikle tek tek fertlerin geliştirilmesi gerekmektedir. Devletin görevi ise milleti oluşturan fertlerin refah ve mutluluğunu sağlamaktır. Fertler devletin temel taşlarıdır; bunun için devlet vatandaşlarının başarılı olmasını temin etmek zorundadır. Prens Sabahaddin, çözüm için daha önce Fransa’da denenmiş ve başarısızlıkla sonuçlanmış olan Ecole des Roches’un eğitim sistemini tavsiye etmiştir.

Prens Sabahaddin’e göre Osmanlı Devleti’nde yapılması gereken iş, II. Abdulhamid’in istibdadına son vererek Meşrutiyetin ilan edilmesini ve Kânûn-ı Esâsî’nin yeniden işlerlik kazanmasını sağlamakla bitmemektedir. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte istibdadın kökünü kazımak için devlet yönetiminde esaslı bir reform gerçekleştirerek adem-i merkeziyet sisteminin kurulması, vatandaşlar arasında şahsî teşebbüsü geliştirmeye yönelik şartların hazırlanması gerekir. Meşrutiyet’in gayesi halkın hükümeti kontrol edebilmesidir. Eskiden beri doğrudan merkezî yönetim şekli ve özel mülkiyet sisteminin bulunmaması Osmanlı Devleti’nin geri kalmasına ve dağılmasına sebep olmuştur. Adem-i merkeziyetçilik otoriteyi bölen, böylece süratle işleyişi sağlayan bir sistemdir. Bu tür yönetimde esas olan fertlerin serbestçe davranabilmesidir. Ülkede asırlardır tüketici memur sınıfı üretici ve faal yeni sınıfların doğmasını engellemiştir. Bunun için her şeyi devletten bekleyen zihniyetten kurtulmak lazımdır.

Prens Sabahaddin’in başta Ziya Gökalp olmak üzere devrinde birçok fikir adamı ve politikacı tarafından ütopik bulunan, hatta vatan hainliğiyle itham edilen görüşleri Türkiye’de kısmen 1950’den itibaren taraftar bulmaya başlamış, ancak 1970’li yıllara kadar uygulanma imkanı bulamamıştır.

Prens Sabahaddin, dinle fazla ilgilenmemesine rağmen İslam’ın ilerlemeye engel olmadığını belirtmiştir.