Din Sosyolojisi

Dini gruplar- 2

PAYLAŞ

2.d Entelektüel Hareketler

Liderlik daha gevşek bir liderlik organizasyonuna sahiptirler. Toplumu derinden ve genelden değiştirme gibi bir planları yoktur. Elit insanlar, elit konular, dinin değeri önemlidir. Ancak bu grup için dinin dünyaya dair görüşleri önemlidir. Bunlarda hiyerarşik bir yapıda karizmatik lider ve o liderin etrafında oluşan bir yapı yoktur.  Ensar Vakfı, Türkiye Yazarlar Birliği, Milli Mücadeleciler örnek verilebilir. Din baskın değildir sadece motivasyon için önemlidir. Örneğin: İlim Yayma Cemaati’nin genişlemek gibi bir amacı yoktur, etkili ama az kişi esastır.

2.e-Mehdilik Kıyamet Tarikatleri:

Fiten ve melahim türü eserlerde kıyamet ve mehdilik çokça anlatılmıştır. Bundan dolayı nasılsa kıyamet kopacak mehdi gelecek diyen gruptur. Adnan Oktar’ı örnek verebiliriz. Hristiyanlarda ve Hindularda da bu inanç vardır.

 

SIRF DİNİ GRUPLAR :

*  Sadece dini motivasyonu ile bir araya gelmiş insanların oluşturduğu gruplardır.
Weber’e göre =>Bu gruplar kaos döneminde ortaya çıkar. Kaos durumunun en yoğun olduğu dönemlerde dini gruplar ortaya çıkar. Peygamberler de kaos dönemlerinde gelmişlerdir. Türkiye’de dini grupların mantar gibi türediği zamanlara bakıldığında hep baskı ve kaos dönemlerine denk geldiği görülecektir.

*Sırf Dini Grupların en temel iddası  müntesiplerini ruhen, kültürel olarak, toplumsal olarak kendilerini mutlu hissedeceklerini, yaşadıkları ızdırap neyse onu bitireceklerini vaat etmeleridir.

*Nitelikleri Farklıdır. Tebliğci dinler vardır, misyoner dinler vardır. İslam dini misyoner değildir.  Israrla başkalarına anlatma zorunluluğu yoktur. Sorarsa anlatırsın.

 

Esas Olarak Dini Gruplarda Liderin Ortaya Çıkışından İtibaren 4 Aşama Söz Konusudur:

    Sosyolojik olarak bu tasnif çok önemlidir.

  • Gönüllüler Hareketi:

Cemaatin geleceği için bu kısım çok önemlidir. Liderin ilk etrafında oluşan halkadır. Dini grubun ileride nasıl bir yapılanma geçireceği bu kişilerden anlaşılır. Gerçek lideri her şeyi ile gelip gören kimselerdir. Acıyı cefayı gelip gören kimselerdir. Liderin acizane hallerine şahit olan kimselerdir. Lideri en temiz, en saf anlayanlarda bunlardır.

Hz.İsa ve Musa’nın etrafı garip gureba, fakir fukara insanlarla çevriliydi. Ancak Hz Peygamber’in etrafında ki kişiler farklıydı. İlk 100 sahabenin hepsi köle soylu olsaydı daha sonra İslamın aktarılmasında, kurumsallaşmasında oldukça sıkıntı olabilirdi. Nitekim Hz. Musa ve İsa’nın başına gelen budur.

Gönüllüler kısmında halka ne kadar renkliyse o kadar iyidir. Örneğin, Hz. Peygamberin yanında Ebubekir, Hatice, Hz. Ömer gibi Mekke’nin dış işlerine bakan bir kişinin olması son derece önemlidir. Lider öldükten sonra gönüllüler çok önem arzetmektedir. Bunların zamanında liderin bir gücü yoktur. Bu kişiler lider ile birlikte cefayı göze alan kişilerdir. Sıkıntı çekebilir. Menfaatleri yoktur tam tersi sıkıntıları vardır. Bu dönemde karizma indanın aklını perdeleyecek gönlüne derin etki bırakacak seviyede değildir. Lider insani yönüyle karizmadır. Gönüllüler hareketi orijinal, otantik esasında bir dini grubun yapısını belirleyen bu kişilerdir. Örneğin Bediüzzamanın yanındaki ilk kişiler mühendis, albay, öğretmen gibi kişilerdir.

  • Karizmayla Cezbedilmiş Ekip

Dini grup liderinin mesajı esas almakla birlikte gruba katılan insanlar liderin karizmatik özelliklerine bağlı olarak gelmişlerdir. Bunun en tipik örneği Mekke’nin fethine kadar büyük oranda karizmayla celbedilmiş bir hal yoktur.

Mekke’nin fethinden sonra ‘Heyetler Senesi’nde ipini koparan geliyor. Neden gittikleri sorulduğunda şu cevapları vermektedirler: “Ona gidip de şeref bulmayan, eli boş dönen kimse yoktur.”  Bu dönemde kimisi mal için kimisi şeref için geliyor. Hudeybiye Antlaşması ile Mekke Fethi arasına karizmayla celbediliş diyebiliriz.

 

  • Geniş Kitlelerin Katılımı

Mekke’nin fethinden sonra geniş kitlelerin katılımı başlamıştır. Ve böylece dini gruplar gelişmeye başlamıştır.

4 ) Karizmanın Sıradanlaşması

Bu aşamaya kadar karizmatik olarak sürekli yeniliklerle, farklılıklarla, ferasetiyle gönüllere girmesiyle etki eden lider sıradanlaşıyor. Liderin üç aşağı beş yukarı ne diyebileceğini, hangi olay karşısında nasıl tepki vereceği biliniyor. Bundan sonrası için liderin yeni bir şeyler yapmasına gerek yoktur. Karizma kendiliğinden yürür. Örneğin, savaşta peygamberin ganimetleri nasıl taksim ettiği bellidir.

“ ومن نعمره ننكسه  في الخلق”   => ‘Yaratılışta başa döndürüleceksiniz’. İnsan yaratılışta başa dönüyorsa, karizmatik lider de başa döner.

Herhangi bir dini grup kaos döneminde ortaya çıkar. Mutlaka kurulu düzene itiraz eder. Bütün dini grupların kendilerine has stratejileri vardır. Hz. Peygamber Mekke’den çıkarken geri dönmeyi planlayarak çıkmıştır.

Bütün dini gruplar doğdukları yerde büyüyemez. Karizma kuramazlar. Şuan Mekke-Medine de bile İslam medeniyeti yoktur. Mısır’da Şam’da vardır. Yahudilerde esas medeniyetini Filistin’de kuramıyor.  Hıristiyanlık için de böyledir.

Yukarıda saydığımız 4 aşama yaşanınca grup lideri ölür. Bundan sonra bazı zorunlu durumlar ortaya çıkar:

  • Geleneğe İhtiyaç Duyulur:

Lider öldüğünde hangi olaylara ne tavır takınacaklarına dair bir geleneğe ihtiyaç duyacaklardır. Dolayısıyla Kur’an’a, hadislere bakıp nihayetinde kendilerine has bir gelenek oluştururlar. Bu bir ihtiyaçtır.

  • Dinde Objektifliğe İhtiyaç Duyulur:

Dinde nesnelleşme olması gerekir. Hangi ibadetleri yaparken nasıl yapacaklarının belirlenmesi lazım. Herkes tarafından kabul edilen forma dönüşmesi gerekir. Farklı uygulamalar olabilir ama herkes tarafından kabul edilebilir bir forma girmiş olması gerekiyor.

  • Yeni Grupların İhtiyaçları Giderilir:

Gruba farklı insanlar katılır ve bunların bazı ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlar en başta kendi sahip oldukları kültürleri ile değerleri ile yeni grubun, yeni dinin uyumsallaşması problemidir. Yani hangi kısmını katacaklar, hangi kısmını dışarıda bırakacaklar? Tabi ki ihtiyaçların giderilmesi konusunda, dini bilgi üretimi söz konusudur.

Kimin otorite olacağı önemli bir konudur. Bunlar liderin ölümünden sonra ortaya çıkan durumdur. Hangi bilginin gerçek olacağına, grubun muradına uygun olacağı hususu önemli bir konudur. Bunların sonucunda bir yapısallaşma, kurumsallaşma, teşkilatlanma zorunlu olarak ortaya çıkar. Teşkilatlanma minimum ve maksimim olmak üzere 2’ ye ayrılır.

1-) Maksimum Teşkilatlanma

Grup içinde gelenek hakimdir. Esas güç geleneğin üzerinden inşa edilerek grup yapısını oluşturur. Yani liderin yapıp ettikleri, davranışları bizatihi gelenek olarak ortaya çıkar. Bu teşkilatlanmadaki karizma ‘şahsi karizma’ dır. Hiyerarşik yapılanma vardır. Bu tür yapılanmalarda kimin yerinin ne olacağı, dini bilgiyi kimin üreteceği, ruhban sınıfının olup olmayacağı, geleneğin bu anlamdaki konumunun ne olacağı hususu önemlidir. Herkesin yeri bellidir.

Katolik kilisesi bunun en tipik örneklerinden biridir. Hz. İsa’dan sonra bir gelenek oluşturulmuştur. Bu gelenek Hz. İsa’nın yapıp ettiklerinden teşekkül etmiştir.    Dolayısıyla, Hıristiyanlık dediğimiz din ‘gönüllüler’ tarafından inşa edilmiştir. Bu gönüllülerin çapı önemlidir. Bu kişiler geleneğe dayanarak bir hiyerarşik yapılanma yapıyorlar. Şia da bunun bir örneğidir. Hz. Ali’ye ve Hz. Peygamber’e bakış nassi bakış değil  daha çok mitolojiktir. Hz. Ali ve anlatımı vardır. Bu anlatım bir gelenek üzere kurulmuş mitolojidir. Tarihte yoktur. Sonra bu geleneğe uygun din anlayışını din adamları üretir. Gelenek yoksa üretiliyor.

Örneğin,  Nurcularda Bediüzzaman vefat etmiştir. Bazıları Latin harfi kullanmamıştır. Bazıları ise yazı araçtır demiştir. Önemli olan Risalelerdir. Bediüzzaman fonksiyonel bir karizmadır. Otorite Risalelerdir. Ancak bir tarikat için otorite ehl-i beyttir. Bir tarikatta sözü şeyh söylerken nurcularda risaleler söyler.

2-) Minimum Teşkilatlanma

Esas olan yasalardır. Rasyonel ortada olan nas’tır. Otorite o kabul edildiği için, dini bir ruhban grubu yoktur. Daha gevşek bir yapılanma onun etrafında şekillenmiş bir hiyerarşi oluşur. Ama bu yok denecek kadar azdır. Bu anlamda İslam Dünyası’nda Sünni ulemanın özgür ve bağımsız bilgi üretmesi son derece güzel ve güçlü tarafımızdır. Bizim mezheplerimizin tamamı teşekkül döneminde devletin memuru olarak bu bilgiyi üretmemişlerdir. Hepsi bağımsız bir ortamda dini bilgiyi teşekkül etmişlerdir.

Fakat Şia için böyle diyemeyiz. Bilgi üretmede, yol, yöntem, kimin üreteceği bellidir. Katolik için de bu böyledir. Sivil değildir. Muhalif bir düşüncenin o yapı içerisinde bulunması mümkün değildir. Ancak Sünni dünyada inanılmaz bağımsız bir dünya vardır. Bilgiyi nasslarda öğretiyorlar.

Liderin ölümünden sonra çıkan itirazlar:

1-İtikad ( Din Teorisi)

2-Tören Usulleri Ve İbadetler

3-Dini Teşkilatlanma Hususu

4-Ahlak ve Sosyal Yaşantı

 

 

1-) İTİKAD ( DİN TEORİSİ)

Grup içerisinde farklı itirazlar çıkar. Allah’ın varlığı, sıfatları bizi görmemesi, Halku’l Kuran meselesi, teoriye akideye ilişkin itirazlar burada çıkıyor. Biri; ‘Allah bizi görür, yapacağımız işi belirler’. Öbürü; ‘Öyle bir şey yoktur’, der.  Bazıları ise ‘imamlar masumdur’, demiştir.

Bunlar hep tutumla alakalıdır ve teoriye olan itirazlar hiçbir zaman halledilmez, derinleşerek artar. Teori veya akide bilinçaltı bir faaliyet olduğu için tartışmaya sürükler. Akide için savaşır,  ölür, memleketi terk eder, bu nokta önemlidir.

Katolik-Protestan- Ortodoks arasındaki çatışma Hz. Meryem’in kim olduğudur. Tanrı’nın annesi mi, yoksa bakire kutsal bir kadın mı?  Ve bu konuda asla anlaşma söz konusu değildir.

2-) TÖREN USULLERİ VE İBADETLER  

Lider öldükten sonra ne yapacağız? Her namazdan sonra cevşen mi okuyacağız? Veya risaleyi namazdan sonra mı okuyacağız? Bunların hepsi itiraz konusudur. İbadetler konusunda ki farklılıklar itiraza sebep olmaz. Konuyu başka yere taşırsan problem olur. Ama bu ibadet yok derse biri gruptan atılır. Menzil grubunda belirtilen miktarda zikirleri yerine getirmen gerekir farklı bir sayı belirtemezsin. Bu kolay oluşmuyor zaten Şah-ı Nakşibendi, Ahmed Yesevi, Mevlana zamanında böyle bir şey yoktur. Mevlana yaşarken “Önce hangi sema yapılacak?” tartışması yoktur.

3-) DİNİ TEŞKİLATLANMA HUSUSU

Liderden sonra grubu kim idare edecek? Nasıl idare edecek? Dini bilgiyi kim öğretecek? Lider kim olacak? Bazıları diyor ki Seyyid sülalesinden olacak, bazısı diyor ki şöyle özellikte olan birisi olsun.Yine Nurcular üzerinden örnek verecek olursak; biri diyor ki  “Kimse lider olmasın. Biz kendimiz halledelim.”

4-) AHLAK VE SOSYAL YAŞANTI İTİRAZI

Grup dini mi olacak, dünyevi mi olacak? Ortasını mı bulacağız yoksa daha çok zengin olup da dünyayı kontrol mü edeceğiz? Nurcular “ Bırakın dünyayı malı biz vakıflık ile hizmet edelim” derler.  Öbürü der ki gazete çıkarmamız lazım, burs vermemiz lazım.

Hz. Osman dönemindeki o zenginlik karşısında birileri Ebu Zer itiraz ediyor. Liderin zamanında ki o sofiyaneliği arıyorlar. Ancak bu tekrar edilmeyecektir.

Liderin ölümünden sonra itirazlar mutlaka olur. Dini grupların itirazları sonucu bazı sosyolojik sonuçlar meydana geldi.

1-) ZÜHD GRUBU/ TAKVA GRUBU

Ebu Zer’i düşündüğümüzde onun kafasında bir tarikat kurma, herkes benim dediğimi yapsın yok? O Hz. Peygamber zamanında ki sâfiyaneliği istiyor. Ama bir süre sonra bakıyor ki bu pek mümkün değil. Zaten sürgün yiyor. Sürgünden sonra kendi içinde bir zahitlik yaşıyor.

Hz. Osman döneminde de bir itirazı vardır. Ancak bU itirazı kamusal alanda dile getirip taraftar toplamıyor. İçe dönük, kendi içinde kabul ettiği dindarlık neyse onu arttırmaya yönelik bir tutum takınıyor.

Hz İsa’dan sonra da durum aynı olmuştur. Havariler belli konularda farklı düşünmeye başlamışlardır ama havariler ayrı ayrı bir ekip kuralım diye bir görüşleri yoktur. Ana bünyeye itirazları sadece şahsi kemâlatları noktasında bir anlamda, fitneye sebep olmama, kendi içinde tutma gibi bir tutum gelişiyor.

NOT: İtirazlar 2 şekilde olur: 1-)Kişisel 2-) Kollektif

Fikirler kişisel başlar sonra kollektifleşir. Bu her zaman böyle mi olur? Hayır cin şişede durduğu gibi durmaz. Fikir ortaya çıktıktan sonra mutlaka bir taraftar bulur.  Artık konu ortaya çıkar. Onunla aynı düşünen insanlar bir araya gelmiş olurlar. İlk başta Risale osmanlıca yazılacak, latin harflerle yazılmayacak der ama kendi kendine söyler. Ama daha sonra birileri “evet öyle olsun” der. Bunlar 15 – 20 kişi olurlar ama ana bünyeden ayrılmazlar. Ana gruba sesli ve yıkıcı itirazları yoktur. Bir konu da düşünce farklılığı vardır, taraftarları vardır. Aynı şekilde düşünen insanlar vardır. Din sosuna batırdığınız herşeyin alıcısı bulunur.

2-) MANEVİ KARDEŞLİK

Hiyerarşik yapılanma yoktur. Lider yoktur. Ana gruba itiraz yoktur. Ayrılma durumu da yoktur ama artık farklı düşünceler vardır.

3-) TARİKAT

Bu aşamada artık grubun bir lideri vardır. Tarikattan kasıt; grubun normunu ve formunun bulunmasıdır. Nurculuk bu anlamda bir tarikattır, Alevilik de bir tarikattır. Liderin farklılığı durumları netleşmiştir. Artık grup kendine has törenleri, usulleri, uygulamaları vardır. Üyeler arasında ortak ilgi, ortak kimlik bilinci oluşmuştur. Artık dini gruptam olarak teşekkül etmiştir. Kendine has uygulamaları, sembolleri vardır. Hiyerarşik yapı ve statüler belirginleşmiştir. Liderin hiyerarşik özelliği ve önceliği belirginleşmiştir. Ve ana bünyeye dair dile getirilen itirazlar da netleşmiştir.

Menzil cemaatini örnek olarak verebiliriz. Kadirilikten farklı zikirleri vardır.
1-) Artık dini liderin karizması ve karizmaya ilişkin getirdiği mesajın etkisi öne çıkar.

2-) İtirazlar teori ve akideye ilişkin olmaz.

Türkler yönetimi ele geçirdikten sonra hiçbir dini grup mezhep olma yoluna girmemiştir. Vehhabilik hariç. Binlerce tarikat vardır. Normal olan, tarikattan sonra  mezhep aşamasına geçmeleridir.

1-Cemaat-iİslam
2-İhvan Mısır

Mezhep olma aşamasına geçme potansiyelleri vardır.

 4-) MEZHEP

Kadiyâne, Bahâilik bunların hepsi tarikat aşamasından mezhep aşamasına geçmiş, hızını alamamış “din” olma yoluna gitmişlerdir. Aleviler mezhep değildir.Teolojik yapıları yoktur. Kaynakları yoktur.

Lider net, düşünceler net, ayrımlar net ve bu ayrımları takip edilen sistematik yapı,takip edenlerin sıfatı, özellikleri neyse; her türlü sosyolojik yapı,  kültürel, psikolojik anlamda  ayrıldığı bir döneme işaret ediyor. İtiraz edilen 4 konu burada netleşir. Ne zaman, nasıl davranılacağı, dinde objektifleşme gerçekleşir.

5-) YENİ BİR DİN OLMA

Hristiyanlıkta  çok sıkıntı değildir.Her bi kaç yılda bir, yeni bir dini hareket  ortaya çıkmaktadır. Kendilerini yeni bir din olarak ortaya atan vardır. Yahova şahitleri ‘biz yeni bir din olduk’ derler. Bize göre mezhep olan şeyi, Hristiyanlar yeni bir din olarak görüyorlar.

Hazırlayan: Canan Teke